ÇOCUKLUĞUMUN DOLMUŞ YOLCULUKLARI Güzel ülkemin güney ucunda yağmurlu bir gecede, Kaledran ahalisi, yağmurlardan çayı taştığı bir gün denizden odun toplarken doğmuşum.
Herkes gibi hayatımın ilk 3-4 yılına dair pek birşey hatırlamıyorum. Hatırlamaya başladığım yıllarda ise hayatım, üç dağ silsilesi ve denizden kurulu küçük bir coğrafyada geçti. O dönemleri farklı kılan tek şey de seyahat etmekti. Seyhat derken Gazipaşa ya da Anamur'a yapılan günlük gidiş gelişler.
Ben genelde Anamur'a giderdim. Sabah erken kalkılır hızlıca hazırlanılır ki; ne zaman kalkacağı belli olmayan Ertuğrul'un dolmuşuna yetişebilesin. Durak anlayışı yoktu zaten, herkes işine neresi gelirse oradan binerdi. Biz genelde "Dönme" diye tabir edilen yerden binerdik. Henüz o zamanlarda sigara yasağı yoktu. Dolmuşta bulunanlar sigaralarını hoyratça tüttürürlerdi. Kalkış saatide yoktu. Köprüden çıkınca dolmuş kornasına basarak gelirdi. Büyük otobüsler de geçerdi yoldan ama pek kimse rağbet etmezdi onlara.
Dolmuşun üstünde ne ararsan bulabilirdin. Genelde bagajlarda köyden okumak için giden öğrencilere gönderilen malzemeler bulunurdu. Bir tepside ekmek, çuvalda gölevez, poşetlerde nar, portakal, murt... Benim için tam bir şenlik olurdu yolculuklar. Dolmuşun camındaki, aynanın üstlerindeki bütün yazıları okurdum. ''Gözlerinin hastasıyım, Benim hakkımda ne düşünüyorsan Alllah sana on mislini versin, Baba yorgun'' hatırlayabildiklerim. Köyde görmediğim insanları merakla izler kendimce yorumlara bulunurdum. Ve ilerleyen dakikalarda mutlaka bir bayan çıkışırdı tütün içenlere ''İçmeyin şunu ya araba tuttu beni'' diye. Sonrasında önden uzatılan poşet arkaya doğru elden ele giderdi. Ciyak ciyak bağıran tavuklar ayakları bağlanmış vaziyette dolmuşun içinde bulundukları durumdan kurulmaya çalışırlardı. Keçiyle bile seyehat ettiğimi hatırlıyorum.
Anamur'a varınca yolcuları istedikleri yere bırakırdı kaptan. ''Kalkış saat 1'le 2 arası; geç kalmayın'' derdi. Köye dönüşte dolmuşun kalkması hayli meşakkatli olurdu. Tekrardan yolcular toplanır mazot ikmali yapılır yola koyulurdu.
Yıllar hızla ilerledi ve okumak için bende Anamur'a geldim. Bana çocukluğumda eğlenceli gelen yolculuklar normal gelmeye başladı. Ama hala eğlenceli geliyordu dolmuşa binmek. Hele okulların tatil olduğu dönemlerde dolmuş çok kalabalık olurdu. Bir kaç defa dolmuşun üstünde gittiğimi hatırlıyorum. Hatta dolmuşunda değil, dolmuşun üstündeki eşyaların da üstünde. Ne cesaret değil mi? Hayatımın en tehlikeli ve maceralı yolculuklarını ben o dönemlerde yaptım. Şimdi dolmuşun üstünde yolculuk yapmaya kalksan kim müsade eder ki. Ya da nerde yapabilirsin. Ama o duyguyu ben ve benim çağdaşlarım yaşadı.
Bu yazdıklarım aslında sizlere çok da yabancı değildir belki ama, ben 15-20 yıl öncesinden bahsediyorum.
Şimdi bakıyorum fazla da bişey değişmemiş. Kalkış saatleri aynı saatler, duraklar aynı duraklar,belki dolmuşun üstünde gidilmiyor ama dolmuşlar yine aynı dolmuşlar...