KAYAGÖL YAYLASI 1960'LI YILLAR
Şimdi yayla zamanıdır.
Çok uzaklarda kalsa da çocukluğumun Kayagölü'nü anımsadım. ZAMAN: Sabah erken, henüz güneş doğmamış.
YER: Gevenni’nin Burnu.
On beşine bile henüz basmamış bir kaç genç.
Sabah ayazı hem elimizi ayağımızı donduruyor, hem de hoşumuza gidiyor.
İnek mi, Oğlak mı,buzağılar mı yoldaşlarımız hatırlamıyorum.
Manzaraya tam hakim yerdeyiz:
Karşımızda Sarı Ova.Yer yer sabah sisiyle örtülü. Çevrede davar, oğlak sürüleri.
Ulu ardıç ağaçları her yan. Bin bir renk çiçeklerden bir halıda oturuyoruz.
Güneş, bütün haşmetiyle Kırk Kuyu yönünden doğuyor.
Biraz sonra yakıcı bir kır sıcağı başlar. Güneşteyseniz yanarsınız, gölgede donarsınız.
Keklik palazı avlamak desem şimdiki gençlerimiz, çocuklarımız bilmez.
Henüz uçamayan palazları avlamak için çeşitli kurnazlıklar, hileler gereli. Anaç keklik gibi ötebileceksin,Bir asker gibi kamufle olabileceksin, palazların hangi deliği gizlendiğini gözleyecek dürbün gözlere sahip olacaksın.
Anaç kekliğin, yaralı gibi, vurulmuş gibi kurnazlıklarla yavruyu kurtarma operasyonlarına aldırmadan hedefe kilitleneceksin.
Çoğu zaman keklik ve palazlar sizden daha kurnazdır, eliniz boş dönersiniz.
Peki ne olacak yakalanan palazlar?
Önce kabak kevkisinden kafes yapılacak.
Kafesin içine yumuşak toprak konacak.
Bunlar yetmez: palaz, belli bir büyüklüğe gelinceye kadar onu yünler içinde koruyacaksın,üşütmeyeceksin.
Karınca yuvalarını bulup onların kürünlerini (karınca yumurtaları) Toplayıp gerekirse elinle palazın gagasını açıp ağzına vererek besliyeceksin.
Sonra mı?
Sonra o palaz büyüyüp senin dostun olacak.
İyi eğitirsen evcilleşecek, gittiğin yere peşinden gidecek.O yaşlarda bir delikalı için bunda daha güzel hava atma yolu olur mu?
Hayvanları sevme, onlarla dost olma böyle başlardı Kayagöllü çocuklarda.
Gevenni’nin Burnunda sıcak arttı, acıktık, eve dönme zamanı.
Son kez Sarı Ova’ya bir göz atmalı.
Olur ya, sebze mevyve yüklü katırıyla bir Nadireli, Bir Kazancılı gelebilir.
Değmeyin o zaman keyfimize: Günlerce meyve yüzü görmemiş bizlerin bayramı olur o gün.
Şimdi çoğunun adlarını unuttuğum semtlerde 50-60 civarında aile yaşamaktadır.
Çakmaklı, Akçayöreme. Ardıçlı Yurt, Takavit Obası, Kurt uçtuğu, Çalış Obası…
Daha unuttuğum niceleri…
Yemeğin en lezzetli katığı sanırım açlıktır.
Soframıza konan yufka ekmek veya bazlamaların yanında yoğurt varsa, hele bir de soğan varsa, ziyafetin en alasıdır artık bizim için.
Kuyulardan çekilip su kabaklarında süzülmüş buz gibi sudan üst üste üç yudumdan sonrasında zorlanırsınız.
Şimdi artık dinlenme, uyku zamanıdır.
En iyisi Bir kayanın gölgesinde taştan bir yastıkla doğal klimalı bir uyku çekip akşamüzeri Dere’de, Göl çevresinde oynanacak çok özel oyunlara, maçlara,güreşlere güç toplamak gerek.
En önemli sosyal etkinlikler Su Deresi’nde gerçekleşirdi.Burada, yedi yaşından yetmiş yaşına herkes birer çocuk olur, Yaşlarına uygun oyunlarla ,Mayıs ayından Eylül ayına uzanan bu harika tatilin bir gününü daha sona erdirirlerdi. (Erdirirdik desem daha doğru.)
Su Derasi’nde bir akşam üstünü, daha sonraki bir sohbette konuşmak üzere hoşça kalın. A.KADİR GÜNDÜZ