FUARI SİZİN İÇİN GEZDİK
Sitemizin İstanbul muhabiri Necmi Dev, Geleneksel El Sanatları Fuarını sizler için gezdi görüntüledi. İşte muhabirimizin fuar izlenimleri ve fuarda çektiği fotoğraflar...
(Muhabir: Necmi Dev)- Yalovaya gitmek üzere feribota tam binecektimki gazete almayı unuttuğumu hatırladım.Ama bilirsiniz demokrasilerde çare tükenmez.Vapurda giderken yanımda oturan amcanın gazetesini okumakta olduğu gazeteyi çaktırmadan okudum.işte o zaman öğrendim taksimde açılan altın eller el sanatları festivalini.Sonrasında Yalovayı gezmekten vazgeçip ilk vapurla istanbula dönmek ve kendimi taksim gezi parkına atmak oldu.
Geleneksel Altın Eller El Sanatları Festivali, Taksim Gezi Parkı'nı minyatür bir Anadolu çarşısına dönüştürmüş Festival, küçük şehirlerde, kasabalarda sessiz sakin tıkırdayan dokuma tezgâhlarını kısa bir süre için yerinden oynatmış, Ustalar sırf biz onları tanıyalım, sanatlarını görelim, bir dokuma tezgâhı neye benzer, göz boncuğu fırında nasıl pişer, baston nasıl yontulur, keçe nasıl yuvarlanır öğrenelim diye işi gücü bırakıp Taksim'e yollanmışlar
25 ilden 80'i aşkın usta dört günden bu yana İstanbul'un en işlek meydanlarından birinde hem sanatlarını sergiliyor hem meraklılara bilgi veriyor hem de karınca kararınca satış yapıyor. Başka vakit mümkün değil bunca ustayı bir arada göremezsiniz. Sivas'tan Kütahya'ya, Çorum'dan Aydın'a iki adımda geçivermek az konfor mu? Tabii, en saf, en doğal malzemeyle el emeği göz nuru dökülerek üretilmiş bunca ürünü bir arada görmenin bazı yan etkileri de var. İpek şallardan ibrişim örtülere, bakır ibriklerden ahşap oymalara bu kadar hızlı geçmek baş dönmesi, göz kamaşması yapıyor, minnet ve hayranlık duyguları birbirine karışıyor. Nasıl karışmasın? Antep'ten kutnu ustası gelmiş, küçücük dükkânı top top kumaşlarla bezemiş. Renklerin, desenlerin letafetine can dayanmaz. Osmanlı'da nasılsa öyle, ipek ve pamuk ipliği el tezgâhlarında dokunuyor hâlâ; ama kumaş, padişahlara kaftan değil masalara örtü, camlara perde oluyor bugün. Muhittin Usta son zamanda bir yenilik daha yapmış, kutnunun rengini, desenini bozmadan incecik şallar hazırlamış.
Keçeci Deli Mehmet : Kırk küsur yıldır Konya'da keçe işiyle uğraşıp da İngiltere'ye gidince fark edilmesini 'acı bir durum' olarak niteliyor.
Aydın'dan gelen İzzet Usta: kendi elceğiziyle yaptığı efe çizmelerinin bayan çizmesi muamelesi görmesinden hayli muzdarip... İstanbullu erkekler, yiğitliğin göstergesi çizmelerin önünde hiç eğleşmeden geçip gidiyormuş. "Demek ki bizim efe kültürü heptenunutulmuş." diyor usta
Giresun'un son bıçak ustası, dünyada bir benzeri daha olmayan sapı geyik boynuzundan, ardıç, şimşir, gül ağacından yapılma lahana bıçaklarını, sepet bıçaklarını toparlayıp festivale yetişmiş.
Kastamonu dokuması mı Rize bezi mi?: Bugün el tezgâhlarının yeniden canlandığı üç beş şehirden biri Kastamonu... Mustafa Temekoğlu, Kastamonu dokumalarının Rize beziyle karıştırıldığını söylüyor.
Aydınlı Gülcan Klavuz, iğneyle kuyu kazar gibi ibrişim örtüler ve çiçekli oyalar işleyebildiği için bu festivalde. Çeyiz işlerinin hepten savsaklandığı şu çağda, Gülcan Hanım'ın akıllara ziyan işleri bir kat daha değer kazanıyor. O işin teorisiyle de ilgileniyor üstelik, internet bilgisinin kendisine yetmediğinden iğne oyasını bütün derinliğiyle öğrenmek için kütüphanelere gittiğinden ve bu konuda bir kitap hazırlığı içinde olduğundan söz ediyor. Ne diyelim, darısı evlerde can sıkıntısından kıvranan hanımların başına...
İşte Fuar'dan sizler için çektiğim fotoğraflar: